kuzey kale arkası tribününden izlediğim, olaylı karşılaşma. şu güne kadar hiçbir şey yazmadım, elim gitmedi çünkü. herkes bir şeyler söyledi. insanlar birbirine girdi. kimisi "fırat aydınus kışkırttı, taraftar sahaya indi. komplo teorisi kurmayın, olay normal bir taraftar tepkisi." dedi. kimisi, "5 kırmızı kartlı samsun maçında bunu yapmayan taraftar, şimdi neden yapsın? bu işte bir iş var." dedi. ben ikinci kısımdaydım. daha tribünde ağzım açık izlerken "yeni bir şafak operasyonu yapacaklar" dedim. saatler sonra eve gelip de "lan siz ne bileceksiniz tribüncülüğü? işin içinde iş falan yok" diye insanları küçümseyenleri görünce inanamadım. gördüklerimiz ortadaydı çünkü. evet, hakem, işin bu noktaya gelmesi için var gücüyle çalıştı, tribünü kışkırttı. ama hepsi bir kenara, sadece insanlar sahaya indikten sonra olanlara bakmak bile, olayın normal olmadığını görmeye yeterdi. gözümüzün önünde, saha kenarına kadar gelen bir tip, elindeki plastik sandalye (vurgula: parçası) ile, yelekli sivil polise vurdu. polis, kafasına cop yemiş gibi bir refleksle acı içinde kafasını tutarak eğildi. "aha hayatını kaydıracaklar şimdi o vuranın" dedik ama, polisler arkalarını dönüp yürüyüp giymeyi tercih etti. polisin kaçmasını normal karşılamak nasıl bir kafa, ben bunu anlayamadım. aynı polis, maç başlamadan önce sahaya girip tolga'yı öpüp geri çıkan genç bir çocuğu, boğazına sarılıp ağzını kapatarak götürmüştü ama kafasını vurana arkasını dönüp gidiyor?
bir de sahaya inerken her yer taksim her yer direniş diye bağırmak var ki, evlere şenlik. kazlıçeşme'ye çakma çarşı flaması getirmekten hiçbir farkı yok. ancak bu kadar göze sokulabilir. bir de, tamamen ortalığı bulandırma amaçlı ortaya çıktığına inandığım, 1453 kartalları saçmalığı var. bu konuda da ikiye bölündü insanlar. iyi de, konu o değil ki? 1453 veya değil, bir şekilde işin içinde bir tezgâh var ve bir sürü insan da bu tuzağa düştü. 1453'müş, 1071'miş, ne fark eder ki? taksim gezi parkı direnişi sürecinde çarşı'ya yapılan operasyondan beri biliyorduk bugünün geleceğini zaten. evet, 1453 pankartı, olayın başladığı tribünün karşı çaprazında yer alıyordu. ama bu, aralarında doğu tribününe girenlerin olmadığının bir kanıtı değil ve daha önceki söylemlerini masum göstermez. kaldı ki rasim ozan kütahyalı, bu grubu kuranların akp gençlik kolları üyesi olduğunu açıklamış. hâlâ neyi savunuyorsunuz? tribüne siyaset karıştırmayın martavalıyla ortaya çıkanlar, akp gençlik kolları. çok normal bir durum bu, haklısınız. her neyse, dediğim gibi, onlar veya değil hiç fark etmez; yaşananlar yine de normal değil. hiç kimse beni, polisin plastik sandalyeden kaçmasının normal olduğuna inandıramaz.
tüm bu saçmalıklara rağmen, özellikle twitter'da bazı arkadaşlar, "bu olay normal değil" diyenleri, melih gökçek tarzı komplo teorileri kurmakla suçladı. ama atladıkları şey şuydu: gökçek ve benzerlerinin "dış mihraklar" söylemleri, komplo teorisinden ibaret. çünkü bu heriflerin kafa yapısı, çalışma tarzı bu. bu nedenle herkesi kendileri gibi sanıyorlar. miting kalabalık olsun diye, parayla ve baskıyla adam toplamak, çakma çarşı bayrağı üretmek, çakma tribün grupları oluşturmak, vs. birine/birilerine kafayı taktılarsa, yapılacak operasyon için mutlaka bir kılıf hazırlarlar. bizim "bu işin içinde bir iş var" dememiz de onlara benzediğimizden değil, 11 yılın, bu adamları tanımak için yeterli bir süre olmasından kaynaklanıyor. biz bu filmi çok gördük daha önce. nitekim haklı çıktık.
(bkz: 27 eylül 2013 taraftar gruplarına yönelik operasyon)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?