güzel oynamadığımız ama aynı zamanda oynatmadığımız maçtan kötü sonuçla döndüğümüz maçtır. rövanşlı maçlarda 1-0 alınabilecek en kötü sonuçlardan birisidir. çünkü 3-4 yersin iş bitmiş olur. gol atarsın evinde oynayacağın maç için sigortan olur ama gol atamadan tek golle mağlup olmak en kötü senaryolardan birisiydi ve maalesef gerçekleşti. umutsuz falan da değilim ama beni en çok korkutan ersan ve motta'nın olmadığı savunma hattı. tamam motta belki zaten aksıyordu ersan da yeri dolmayacak biri değil ama zaten sorunlu defans hattımız iki "yedek" oyuncu ile her an her şeye açık. evinde rakipten yiyeceğimiz bir gol bizi 3 gol atmak zorunda bırakacak. lanet olası deplasman golü kuralı yüzünden zaten kırılgan olan takımımız ya gol yiyince mental olarak çökecek -ki buna maçı izlemeye gelenler de dahil- ya da golü bulunca skoru tutmaya çalışacak. çünkü 1-0 öndeyken gol aramak geri de açık vermek anlamına gelecek. yani takım o golü yese de yemese de "tek bile yesem 3 atmak zorundayım ki çok zor" psikolojisine girecek.
bu olumsuzluğu bir kenara bırakırsak avrupa'da nasıl oynanması gerekiyorsa öyle oynadı beşiktaş. iki gün önce oynanan psg-chelsea maçında deplasman takımı chelsea da aynen bizim oynadığımız futbolu oynadı. siz bakmayın ergen beyinlerin 0-9'dan aşağısı başarısızlıktır demelerine. 0-0'a iyi kilitledi maçı. yapanın özür dilemek zorunda kaldığı büyük bir hata ile yenildik. bu beşiktaş doğru yolda. eler ve ya eleniriz ama avrupa'da oynamayı öğrenen beşiktaş doğuyor. bir maç 2-1 yenip gidip 8 yiyen beşiktaş değil. ne oynadığını bilen bir takım var. ben bu beşiktaş'ı izlemeyi seviyorum. 26 şubattaki rövanşta da aynını izletin bize.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?