beşiktaşımızın iştahlı bir oyunla 5-1 aldığı, hafızamda bilic'in necip'e kendini öptürdüğü görüntüyle kalacak maç.
4-2-3-1 şablonu sahayı 4'e böldüğü için daha çok alan kaplandığı hissi verir bana hep. 4-4-2 sanki oyun boyunu kısaltıp, orta sahada eksiklik hissi verir. ama bugün şunu gördüm. bir takım ne kadar bütünlüklü, birbirine yakın, ayık ve dayanışmacı oynarsa şablonların pek bir anlamı kalmıyor. yek vücud on bir kişi gördüm. zaman zaman aksasa da bu uyum, genel anlamda vardı. rakip ofansif orta saha üçlüsü çok süratli ve tehlikeli adamlardan oluşuyordu. royston drenthe, serdar gürler ve cenk ahmet alkılıç. ama onlara top taşıyacak adamları çok canlı karşılayan bir beşiktaş ön hattı vardı. özellikle, bence maçın görünmez kahramanı, tolgay arslan mükemmel işler çıkardı. rakip, takım oyunu anlamında zayıftı. belki bu galibiyeti kolaylaştıran bir etmendi ama bu takımın bu sene liverpool'u yendiğini, feyenoord'a iki maçta 5 gol attığını unutmamak gerek. haydi beşiktaşım, yürü güneşe...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?